Gündemimizde belli başlı birçok konu var.
Lakin küresel anlamda, son zamanlarda özellikle dikkat çekilmeye çalışılan ve tüm dünyayı yakından ilgilendiren ‘iklim değişikliği’ ana başlıklarımızdan biri.
Küresel ısınma, ekolojik dengenin bozulması, kuraklık ve kıtlık, bu bağlamda karşı karşıya olduğumuz tehlikeler.
Kötüleşen iklim koşulları nedeniyle dünyanın en değerli ekosistemlerine sahip olan bölgelerinin tehlikede olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor bilim insanları.
Ve dünyanın birçok bölgesinde bu tehlikelerin sonuçlarının yansımalarını görüyoruz. Mesela, Afrika kıtasının doğusunda yer alan Kenya’da son 40 yılın en kötü kuraklığı yaşanıyor ve hayvan ölümleri artıyor. Son üç ayda dünyadaki en nadir zebra çeşitlerinin yüzde 2’si kuraklık sebebiyle öldü. Yine aynı süreçte bölgede bulunan filler 25 kat daha fazla öldü.
***
Bir diğer örnek…
Bilim insanlarının yapay zekayı kullanarak yaptıkları bir çalışma, dünyada milyonlarca insanın geçim kaynağı olan palmiye ağaçlarının yarısından fazlasının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Gıdadan tutun da mobilyaya kadar pek çok endüstrinin hammadde kaynağı olan bu ağaçların yok olma tehlikesi dünya genelinde büyük bir yoksulluğa zemin hazırlayabileceği öngörülüyor.
Bunun sebebi de iklim değişikliği ve insan faaliyetleri olarak bildiriliyor.
Dolayısıyla bilim insanları biyolojik çeşitliliği korumak adına ‘elimizden geleni yapmalıyız’ diye bas bas bağırıyor.
Bilindiği üzere; tabiatta her şey denge ile var olmuştur. Doğanın dengesinin bozulması demek, zincirleme olarak bir tahribata yol açması demek.
Ülkemizde de sonuçlarına günden güne tanık oluyoruz. Özellikle son dönemlerde bir yandan kuraklık, orman yangınları; diğer yandan sağanak yağışlara bağlı sel felaketleri kabusumuz haline geldi.
Bireysel olarak ‘elimizden ne gelir/ne yapabiliriz’ noktasında her ne kadar siyasiler tarafından akıllıca(!) tavsiyeler verilse de, ben henüz yeterince farkındalığa ulaşamadığımız kanaatindeyim.
***
Yaşanabilir bir dünya için yeşil mutabakat ve yenilenebilir enerjiye dikkat çekmek adına;
Nilüfer Belediyesinin ev sahipliğinde, Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı 3’üncü Belediyeler Buluşması, Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesinde (BAOB) gerçekleşti.
CHP genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, il başkanı, belediye başkanları, ilçe başkanları, kadın kolları ve gençlik kolları, sivil toplum örgütleri, akademik oda temsilcileri ve basın mensupları yer aldı bu önemli organizasyonda.
Konu başlıkları; İklim krizinin etkisinde sağlık, tarım ve gıda idi.
Bu küresel sorunun hayatımızın her alanına getirdiği zincirleme etkilerden bahsedildi.
Esasen, dünyada sanayi devrimiyle başlayan bu süreç ne yazık ki bu krizin eşiğine getirdi bizi. Nedeni ise doğa ile barışık bir sanayileşmeyi başaramamamız olarak ifade edildi.
Dolayısıyla bu büyük kirlenme, ekosistem tahribatına, ekolojik dengenin bozularak kuraklığın nasıl kendini hissettirmeye başladığına, ülkemizde suların çekilmesiyle yaşanan sıkıntılara değinildi.
Zaten nüfusun artması da su kaynaklarımızın azalmasına neden oldu. Haliyle bu durum tarımsal üretimi de etkileyerek bizi kıtlık tehlikesine sürükleyecek gibi görünüyor.
Yani bu acı tabloya bakıldığında öngörüler bu yönde. Tabii hiçbir önlem almaz isek…
Panelde de çevreye duyarsızlık konusunda, yapılması gerekenin başımıza gelmeden önlem almak olduğu; iktidarın afet sonrası yaptığı çalışmalarla göz boyamasının hiçbir anlam ifade etmediği vurgusu yapıldı.
***
Sonuçta bugün sonuçlarını yaşamakta olduğumuz iklim krizinin temeli, insan hatalarına dayanıyor.
Bu buluşmada da, toplumların farkındalığını sağlayarak bu gidiş değiştirebilir cümlesinin altı çizildi. Bu krizi durdurmak şu noktadan itibaren pek mümkün olmasa da alınacak her bir önlemle şiddeti elbette ki azaltılabilir.
Bunun için de ciddi eylem planları faaliyete geçmelidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: