Sabahın erken saatlerinde şehrin üzerine çöken ve bizim sis zannettiğimiz tabakanın aslında sis değil, hava kirliliği olduğunu öğrenmek ve her gün soluduğumuzu bilmek ne büyük talihsizlik…
Çevre Örgütü Greenpeace Akdeniz’in, 2021 yılına ilişkin “Türkiye’de Hava Kirliliği Yükü” raporuna göre, PM 2.5 (partikül madde) kirleticileri erken ölüm riskini arttırıyormuş. PM 2.5 kaynaklı hava kirliliğinden ölüm riski, trafik kazasında ölümlerden 7 kat daha fazla imiş. İnanabiliyor musunuz?
Ölçüm yapılabilen iller arasında Bursa, 2 bin 547 can kaybıyla PM 2.5 kirliliğine bağlı en fazla erken ölümün olduğu şehirler arasında ilk sıralarda yer almış. Hatta bu konuda diğer büyükşehirleri (İstanbul, Ankara ve İzmir'i) sollamış.
***
Gazetemizi ziyarete gelen Bursa Nilüfer Belediye eski Başkanı ve CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey’e kendisinin de daha önce dile getirmiş olduğu bu konu üzerine bir soru yönelttim;
Bursa’nın en önemli sorunu nedir diye sorduğumda...
Bursa’nın birçok sorunu olduğunu fakat en önemli sorunun ‘hava kirliliği’ olduğunu söyledi.
Sanayiye değil de kirletici, tedbir alınmadan yapılan tesislere karşı olduğunun altını çizen Bozbey, devletin dahi yapmadığı ölçümleri nasıl yaptıklarını anlattı. Uludağ Üniversitesinden araç tahsis edip sanayi çevrelerinde ölçüm yapıldığını ve sonucunda furan ve dioksine rastlanıldığını söyledi. Nilüfer’in bir mahallesinde tespit edilen bu zehirli gazlar, özellikle hamile kadınlarda direkt kanserojen etkisi yaratıyormuş.
“Aslında bu ilçenin görevi değil ama Nilüferlileri düşünerek her konuyu üstlenmiştik. Büyükşehir'in, bakanlığın üstlenmesi gereken konuyla biz ilgilendik. Nereden olduğunu da tespit ettik. Kaynağı katı atık yakan bir tesis. Konu, İl Çevre Müdürlüğüne iletilmesine rağmen gereği yapılmadı. Yeniden ölçümlerin yapılması gerekiyor. Şu anda Bursa’da soluduğumuz hava kirli. Bu ölçümlerde de var. Artık Bursalıların sanayiye dur demesi lazım. Zaten dünyanın gıdaya, suya ve enerjiye erişim konusunda sıkıntı yaşadığını hepimiz biliyoruz. Bu sorun git gide büyüyecek. Su savaşlarının olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Artık topraklarımızı korumamız lazım. Şehrimizin çok verimli toprakları var. Sanayici birim metrekarede 10 sene önce ürettiğini bugün aynı metrekarede 3-4 katı daha fazla üretebilecek düzeyde çünkü teknoloji gelişti” diyor Bozbey.
Hatta hastanelerden boğaz enfeksiyonlarıyla ilgili artış olup olmadığıyla ilgili net bilgi alınmış olsa bir sonuca varılabileceğini de ekledi. Özellikle bu kış, doğalgaz faturalarına yansıyan bedeller sebebiyle insanların kömür yakmaya yönelmesi olası. Bu kış üzerimize kara bir sis bulutu çökebilir yani...
Bursa’nın havasının temizlenmesi için de ‘lodos’ çıksın diye oturup bekleyeceğiz sanırım…
***
Sohbetimizin diğer konu başlıkları da Bursa’daki ‘kentsel dönüşüm’ meselesiydi. Kentsel dönüşüm anlayışının kentimizde çok yanlış uygulandığını ifade eden Bozbey, yapılan çalışmaların aslında tam anlamıyla ‘bina dönüşümü’ olduğunu ifade etti.
Çünkü esasında ‘kentsel dönüşüm’, yapının bulunduğu bölgeye göre alt yapısından başlayıp tüm çevre düzenlemelerinin öncelikli olarak göz önünde bulundurmayı gerektiriyor.
Yıllardır bunu anlatmaya çalıştığını söyleyen Bozbey, sadece yapıların dönüştüğünü, kentsel yenilemenin daha çok yoğunluk artırılarak gerçekleştiğinin altını çizdi. Ayrıca dönüşümün; oraya gelecek olan nüfusun eğitim, otopark, yeşil alan, sağlık, park-bahçe, yol, ulaşım gibi bütün temel sorunlarının çözümüyle mümkün olduğunu; tüm bunlardan ayrı olarak asıl meselenin insanı dönüştürmek olduğunu vurguladı.
Bu konuda kendisine kesinlikle katıldığımı söylemeliyim. Çünkü sosyokültürel yapıları farklı insanları, bulundukları yerden alıp her türlü donanımlı binalara yerleştirmek, yarın öbür gün hem kendileri hem de çevreleri için sıkıntılar doğurabiliyor. Alışılagelmiş konforunu terk edip değişime uyum sağlama noktasında herkes başarılı olamıyor. Örneğin bilmem kaç katlı binadan halı silkelemek, çamaşır asmak, gürültü yapmak gibi...
***
Son olarak konu, gündem gereği seçime geliyor.
Öncelikle önümüzdeki seçimlerin; ülkenin geleceğini belirleyecek, 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde yapılacak en önemli seçim olduğunu belirten Bozbey şu açıklamalarda bulunuyor:
“Sahada bir değişim söz konusu ama yüzde 100 değişim olarak da değerlendiremeyiz. Bizim handikabımız, siyasilerin ‘dini’ aktif olarak siyaset malzemesi yapması ve bunun toplumda yer bulması. Toplumsal güven unsuru çok önemli. Belki çok kolay olmayacak ama değişim göstergesi hâkim. Hala kararsız dediğimiz bir kitle de var. Bu kitlenin oranı yüzde 10 ila 15 arasında değişiyor.”
Direkt siyasete karşı olup güven duymayan gençlerle alakalı da;
“Gençlerin büyük çoğunluğu sandığa gitmeye hevesli değil. Özgürlüklerine düşkünler. Gelecekleriyle ilgili kaygı taşıyorlar. Yüzde 70’i yurtdışına gitmeye hevesli. Yüzde 94’ü adalete güvenmiyor. Bütün gençlere şunu aşılamak lazım; bu seçim aslında onların geleceği için yapılan bir seçim. Karamsar değilim ama tedbirliyim” diyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: