'Cehennem başkalarıdır'
… diyen ünlü Fransız yazar ve düşünür Sean Paul Sartre'ın bu sözüne katılıyor musunuz?
Durup bir düşünmek gerek!
Her zaman bahsedilir;
Türkiye, birçok kültürden, dinden ve farklı düşünceleri benimseyen insanlara çatı olmuş bir memlekettir, diye.
Ve hep derim;
Bir toplum/oluşum ne kadar farklılık barındırırsa o oranda zengin olur.
Tek düzelik, aynılık, birbirinin kopyası olmak sıkıcıdır ve pek bir katkısı sağlamaz insanlığa.
Dolayısıyla, toplum olarak en büyük avantajlarımızdan biri ‘çeşitliliği’ bünyemizde barındırıyor olmamız.
Ve…
Toplumdaki barış ve huzur ortamının sağlanması devletin görevidir. Ve kişilerin inanç ve özgürlüklerine dokunulmamalı, aksine saygı duyulmalıdır.
Sizce, Türkiye’de insanlar birbirlerinin inanç ve düşüncelerine ne oranda saygı gösteriyor?
Yıllardır hep aynı sözler sarf ediliyor; herkes istediğini düşünmekte, istediğine inanmakta özgür diye.
***
Gelin görün ki…
Bazı haberleri görünce, bu söylemler hep ‘sözde’ kalıyor.
Ülkede ne zaman inançlar üzerinden üzücü olaylar vuku bulsa sil baştan yaşıyoruz sanki birçok hissi.
Biliyorsunuz, Ankara’da üç ayrı cemevine eş zamanlı saldırı düzenlendi. Ve bu saldırılar Muharrem Ayında gerçekleşti.
Ramazan Ayında camiye saldırı yapıldığını bir düşünsenize. Neler yaşanırdı kim bilir…
Bu arada Muharrem Ayının öneminden bahsedelim.
Hicri takviminin ilk ayı olarak kabul edilir. Sözlük anlamı, ‘haram kılınan, yasaklanan, kutsal olan, saygı duyulan’ dır.
Alevi inancına göre; 10 Muharrem, Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin ve 72 aile ferdinin, o zamanın en güçlü devleti ve ordusuna sahip Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından aç susuz bırakılıp Kerbela’da şehit edildiği zamandır.
Hz. Muhammed’in ‘Allah’ın ayı’ dediği bu ay içerisinde aşure yapılmaktadır.
Farkındaysanız, aleviler sessizce oruçlarını tutup ibadet ederler. Büyük büyük sofralar kurup bunu da her yere ilan etmezler. Ruhunuz bile duymaz. Adı üstünde ‘ibadet’ tir. Herkesin özelidir!
***
Konuya dönecek olursak…
Aleviler de bu ülkede yaşayan her vatandaş gibi ülkesine hizmet edip vergisini ödemektedir.
Camilerin imamlarının maaşında ailevilerin ödediği verginin de katkısı vardır.
Ne yazık ki, aynı inanç ve düşünceyi benimseyen çoğunluklar, azınlıkların yaşadıkları zorluklar konusunda empati kur(a)maz.
Kişilerin, bireysel olarak kendinden farklı olana takındığı tutumdan ayrı olarak şöyle bir durum söz konusu;
Ötekileştirme!
Sadece inanç üzerine değerlendirme yapmak doğru olmaz. Bu; farklı olan azınlıkları kendinden ayırma, uzaklaştırma, dışlama ve sonunda yalnızlaştırıp yok sayma üzerine yerleşmiş bir eylem.
En etkili yöntem de, bu eylemi insanların en hassas noktaları üzerinden yürütme; yani inançlarından.
Yıllardır bu ülkede değişmeyen tek şey bu sanırım.
***
Zamanla birlik ve huzur içinde, beraberce yaşamayı öğrendi bu insanlar. Ama ‘siz aynı değilsiniz’, ‘öteki tü kaka’ gibi kirli fikirler, bazı kesimler tarafından böyle eylemlerle hatırlatılmakta. Hem de düzenli olarak. Gündem değiştirmek/yaratmak, huzursuzluk çıkarmak gibi amaçlarla.
Ne kadar zavallı bir yaklaşım!
Ne kadar sığ bir düşünce!
Toplumu kaosa sürüklemek ve bundan faydalanmak isteyenlerin sanki başka çaresi kalmamış da yine buradan vuralım deme şekli gibi. Aynı suyu ısıtıp ısıtıp önümüze koymaları…
Bu insanlar, aynı mahallede büyümüş; dar gününde birbirine el uzatmış, birbirinden temelde hiçbir farkı olmayan insan evlatları.
Birbirine saygı ve sevgi ile yaklaşmanın ne gibi yanlış bir yanı olabilir ki? Saygısızlık ve kötülük, çatışmadan başka ne getirir? Ayrıca unutmamak lazım, kurunun yanında yaş da yanar! Toplumda yaşanacak her çatışma, herkesi etkileyecektir. Dolayısıyla çocukları ve onların geleceklerini de…
***
Her şey ‘insan olabilmek’ ile ilgili oysa…
İnsanlık deyince aklıma ilk olarak şu söz düşüyor;
“Alevi değilsin ki, sana ne oluyor?”
“İnsan değilsin ki, sana nasıl anlatayım” dedim. (Aziz Nesin)
Bu ülke çatısı altında barınan, hangi inançtan olursa olsun, bir ibadethaneye yapılan saldırı, aslında o ülkenin tamamına yapılan bir saldırıdır.
Önce bunu idrak etmek gerekir.
Lakin, söz konusu ‘inanç’ olunca, at gözlüklü zihniyetler sınıfta kalıyor. Daha doğrusu bunu anlamak işlerine gelmiyor.
Neden?
Çünkü saldırıların amacı, yukarıda da bahsettiğim gibi ‘kaos yaratmak.’ İnsanları birbirine düşürerek bu durumdan nemalananların planları…
Dolayısıyla…
Biz, ‘birlikte güzeliz’, ‘biz biriz’ dedikçe rahatsız olanlar rahat durmayacaklar.
Oysa birlik olmak, toplum düzenine ve huzuruna hizmet etmenin en güzel yollarından biridir. İç huzur ancak böyle sağlanır. Halihazırda yaşadığımız onca sıkıntının yanında bu tarz olaylara kimsenin ne tahammülü ne de sabrı kaldı.
Her şeye rağmen bu kışkırtmalara düşmemek gerek.
Gücümüz, birlikten doğar!
Yorumlar
Kalan Karakter: