Son zamanlarda çokça duyduğum ve sosyal medyada da denk geldiğim, dikkatimi çeken bir konuyu sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Bir bilişimci ve yazar olan Orhan Toker’in bu paylaşımını değerli buldum.
Konu; özellikle merkezinde çocuklar olması sebebiyle hem ebeveynleri hem de öğretmenleri yani herkesi ilgilendirdiği için önem arz ediyor.
Orhan Toker'in paylaşımına göre; bir ilkokuldan endişe verici görsellere ulaşılmış. Bir çocuk yüzüstü yatırılmış, başka bir çocuk diziyle sırtına bastırıyor ve bir başka çocuk da ayaklarından çekiyor.
Bu sahnenin oldukça tanıdık geldiğini söyleyen Toker, 4 yaşında bir çocuğun dahi oynadığı +18 olan oyunlardan modelleme yaptığını görüyoruz.
***
Bu görüntülere en çok gelen yorumlar ise; “Öğretmen nerede?” şeklinde oluyormuş. Toker de ‘Öğretmenin asli görevinin, raydan çıkan kendini ölüm makinesi sanan ve birbirlerine zarar veren çocukları düzeltmek midir’ şeklinde sitem etmiş.
Teknolojinin içine doğan bu neslin, özellikle küçük yaşlardan itibaren onları oyalamak, susturmak ve yemek yedirmek için akıllı telefon/tablet kullanımıyla başlayan süreç, zamanla nasıl bağımlılık haline dönüştüğüne dair mevcut örneklerin sayısı günden güne artıyor…
Onları tanımak ve ihtiyaçlarını karşılamaktan imtina edilmesinin önemli bir kanıtı bu. Ailede başlayan eğitim okulda devam eder lakin evinde gereken eğitimi/ahlakı çocuğa vermeyip sorumlularını dışarıda aramak ebeveynlerin kaçış noktası haline gelmiştir günümüzde.
***
“Okullarda güvenlik sorunu var!”
Diğer yandan son günlerde okullarda üst üste yaşanan kazalar, okul güvenliğinden endişe duyacağımız bir boyuta ulaştı.
Okul öncesinden tutun da yüksek öğretime kadar her kademede genel güvenlik önlemlerinin yanında yaş grubuna özel güvenlik tedbirlerinin alınıp alınmadığı ve ‘güvenli bir yer’ olması gereken okulların, güvenlik politikası kurallarına uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği noktasında soru işaretleri var.
Hem dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı önlem almak hem de iç düzenlemede güvenlik tedbirleri almak gerekiyor.
Özellikle camlarda korkuluk/kilit olmaması; merdiven boşlukları, kör alanlar, sivri kesici malzemeler, kaygan zeminler öğrenciler için tehlike arz edebiliyor.
Ayrıca, okullardaki personel yetersizliği nedeniyle yaşanan sıkıntılara dair de bazı iddialar var.
Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy da bakın bu konuda nasıl bir açıklama yaptı:
“Yıldırım Profesör Fuat Sezgin Anadolu Lisesinde öğrencilere personel yetersizliği nedeniyle sınıf temizletildiği, bu esnada sınıf kapısında yaşanan bir kazada öğrencilerden birinin parmağının yaralandığı ve kopma riski yaşandığı iddia edilmektedir. Öğrencilerin okuldaki görevi temizlik yapmak değildir. Daha önce de Eğitim-İş olarak defalarca ifade ettiğimiz ve altını ısrarla çizdiğimiz ‘Okullarda yardımcı hizmetli personel yetersizliği’ ve İŞKUR üzerinden okullara alınan geçici süreli temizlik işçilerinin bu yıl İŞKUR'un değişen kriterleri nedeniyle başvuru şartlarını karşılayamadığı ve pek çok okulun halen yardımcı hizmetli ihtiyacını gideremediği gerçeği yanı başımızda dururken sınıflar öğrenci ya da velilere mi temizletilmektedir?
MEB'in görevi okulları güvenli ve sağlıklı koşullarda eğitim-öğretime hazırlamak değil midir? Bu görevi yerine getirmeyen bakanlığın yükümlülükleri öğrencilere ya da velilere mi devredilecektir?
Okul camları ve kapıları güvenli hale getirilemeyecek midir?”
***
Eğitim-İş 17 ilçede yaptığı araştırmaya göre;
Üyelerin yüzde 66,5'i okullarının fiziki olarak güvenli olmadığını,
Öğretmenlerin yüzde 72'si okullarında güvenliğin özel güvenlik görevlisi dışında personel (nöbetçi öğretmen, hizmetli vb.) ile sağlandığını,
Yüzde 64'ü ise okullarında ‘Okul Güvenliği ve Politikası Kurallarının’ olmadığını,
Katılımcıların yüzde 63'ü okula gelen ziyaretçilerin giriş-çıkış kontrollerinin yapılmadığını,
Yüzde 60’tan fazlası da okullarının fiziki kapasitesi ile (binasının büyüklüğü, sınıflardaki öğrenci sayısı, okul bahçesinin büyüklüğü) okuldaki öğrenci sayısının uyumlu olmadığını belirlemiş.
Her zaman konuştuğumuz mesele; yaşanabilecek tüm sıkıntılara yaşandıktan sonra müdahale etmek, önlem almak ve bununla övünmek bir marifet sayılmamalı.
Açık ve net olarak; öngörülebilecek her tehlikeli durumda veya felaketlerde önceden önlem alırsak üzülmeyeceğiz. Kimsenin canı yanmayacak.
Yalnız, ipin ucu bir kere kaçtı mı, sonrasında yakalamak oldukça zor!
Yorumlar
Kalan Karakter: