“…az insan, az eşya” diyen Franz Kafka, huzuru bulmanın en hızlı yolunun, huzurunuzu bozan her şeyden (insanlar da dahil) uzak durmak olduğunu ifade etmiştir.
Önceki yazılarımın devamı olarak;
Günümüz dünyası bizi sürekli satın almaya ve bunun bizi mutlu etmesi gerektiğine kanalize olduğundan bahsetmiştim.
Oysa minimalist bir yaşam tarzı sizi tüm fazlalıklardan ve gereksiz şeylerden uzaklaştırıp kendi hayatınız ve hedefleriniz ile ilgili amaçlar edinmenize yardımcı olmaktadır.
Nedir minimalizm?
Minimalizm, 1960’larda müzikte, modern sanatta ön plana çıkan ve sadeliği simgeleyen bir akımdır.
Minimalist ise minimalizmi bir hayat felsefesi olarak benimseyenlere verilen isimdir. Bu kişiler, hayatlarındaki fazlalıklardan kurtularak sadeliği tercih ederler.
Yani ihtiyaç dışı her türlü nesneden uzak kalırlar.
Bu düşünce aslında maddiyattan uzaklaşıp hayattaki huzuru yakalama şansı, tutkuların peşinden gitme olanağı sağlar kişiye.
Yıllarını çalışarak tüketen ve tek gayesi iyi bir arabaya binmek, ev sahibi olabilmek, mobilyalarını yenilemek olan insanların sürdürdüğü yaşamın aksine bir amaç edinmeyi gerektiriyor. Halihazırdaki yaşam standartlarını tamamen değiştirebilecek bir düşünce yapısı bu bahsettiğim.
Sıkça duymuşsunuzdur;
Daha fazlasına sahip olmak daha iyi olduğu anlamına gelmez.
Minimalist düşünce biçimine yatkın olduğunuzu, nesnelerin, dolabınızı dolduran bir yığın kıyafetin, evlere doldurduğunuz ıvır zıvır eşyaların size gereksiz ve fazla görünmeye başlamasıyla anlayabilirsiniz.
Az ile yetinmek de mutluluk da mümkün!
Mesela şu an aklıma gelen ilk örnek valiz hazırlamak. Oldum olası sevmem. Eziyet gibi gelmiştir hep bana. Bir seyahate çıkacağınızı düşünün. Gideceğiniz yere ve mevsime göre kıyafet; her kombinasyon için ayrı çanta, ayakkabı, aksesuar (özellikle kadınlar için), kişisel bakım ürünleri, bir de titizseniz havlusudur, yok çarşafıdır vs derken her detayı düşünmek zorunda olmak insanın sinirine dokunmuyor mu? Benim bir kadın olarak dokunuyor.
Halbuki bir sırt çantası ve birkaç parça eşya ile yola çıkıp yapacağınız tatilin, gezip göreceğiniz yerlerin tadını çıkarmayı öncelik hedef haline getirmek sizi daha özgür kılacaktır. Yanınıza alacağınız her eşya size yük olacak ve bazı durumlarda sizi kısıtlayacaktır.
Aslına bakarsanız minimalist doğarız, zamanla o noktadan uzaklaşır ve kalabalıklaşırız. Sonradan yine minimalist olmayı seçebiliriz.
Nasıl?
Paranızı ve zamanınızı istikrarlı bir şekilde harcadığınız ekstra şeyleri belirleyerek “bunlara gerçekten ihtiyacım var mı, bunu almasan ne kaybederim” sorularını kendinize sorabilirsiniz.
(Bu tanımı tam bilmeyenler için burada bir parantez açalım; minimalizmin cimrilik/pintilikle ilgisi yoktur.)
Kafanızda ve hayatınızda sizi fazlasıyla meşgul eden gereksiz düşünce ve eylemlerden uzaklaşmak anlamına da gelmektedir. Düşünce ve eylemler gibi sizi mutsuz eden, enerjinizi sömüren insanları da hayatınızdan çıkarmanızda fayda vardır.
Yukarıda bahsettiğim kombin meselesi gibi (moda takıntısı olanlar için) zaten bir sezon kullanacağınız her kıyafete her eşyaya uygun ayrı aksesuar vs hem cebe zarar hem de sizi ekstra sıkıntıya sokar. Bazı insanlar bundan haz duyar ve hayatını böyle planlar. Zaten böyle bir tercihleri de yoktur. Onları kendi süslü dünyalarında yalnız bırakıp konumuza dönelim.
Elinizde saatlerce kurcaladığımız telefonunuzdan bile biraz uzaklaşmanız, size huzur verecektir. Mesela bildirimleri sessize alabilirsiniz. Bu süreçte kitap okuyarak veya ailenizle kaliteli zaman geçirerek de bu düşünceyi yakalayabilirsiniz.
Zaman zaman çevremde bunu bir deneme süreci haline getiren insanları görüyorum. 1 veya 2 sene ekstra alışveriş yapmayacağım diyenlere, sade bir yaşamı tercih edip kendi haline dönmeye çalışanlara tanık oluyorum.
Tabii ki bir tercih meselesidir.
Lakin sadelik her zaman daha güzeldir; huzur verir insana.
Naçizane…
Yorumlar
Kalan Karakter: