Ne yazık ki hayatınızın her alanında emek hırsızlarına ve emek sömürenlere rastlamak mümkün…
Özellikle yaptığı işin hakkını veren, canla başla uğraşan, sorumluluk sahibi biriyseniz; üstüne biraz da iyi niyetliyseniz sömürgenlere sinyalleri çaktınız demektir.
Sizin haberiniz olsun veya olmasın, onlar uzaktan da olsa sizi bir şekilde fark edeceklerdir.
Emek sömürüsünün ve hırsızlığının günümüzde sayısız yolları ve örnekleri var ama ben daha çok sömürü konusuna değinmek istiyorum.
Yukarıda dediğim gibi, ailede, okulda, iş hayatında, özel hayatta, ikili ilişkilerde, arkadaşlıklarda, yani hayatın her alanında başımıza gelebilen bir durum.
Ve insanı sadece maddi olarak değil manevi olarak da yıpratan bir eylem.
***
Geçenlerde sosyal medyada yazdığım bir sözü burada da paylaşmak isterim;
Teşekkür etmeyi bilmeyen, minnet duymayan insanlara iyilik yapmaktan, yardım etmekten vazgeçin. Çünkü siz ne kadar çok verici olursanız yaptıklarınız o oranda görünmez olur. Bu sizin normaliniz haline gelir onlar için. Hatta bir kere ‘hayır’ dediğinizde en kötü insan siz oluverirsiniz. Çünkü bu sizin görevinizmiş gibi davranmaya başlarlar. Bırakın karşılığında bir şey almayı ufacık bir teşekkür dahi duyamazsınız. Artık alma verme dengesi bozulmuştur. Oysa hayatta her şey denge halindedir. Tek yıpranan ve değersizleşmeye başlayan siz olursunuz. Onlara hiçbir şey olmaz. Onlar sadece alıcı ve sömürücüdür. Bu yüzden her zaman herkes onlara vermek zorundadır gibi bir algı yaratırlar…
İşte bu durum genelde insan ilişkilerinde (ailede ve arkadaşlıklarda) sık yaşanan bir olumsuzluktur. Daha çok karşı tarafın manevi anlamda doyuma ulaşma çabası sizi tüketmeye başlar. Tek taraflı bu toksik ilişkilerden kurtulmaktan başka çaremiz yoktur.
Bu sebeple ‘hayır’ diyebilmeyi öğrenmeli!
Yoksa zamanla insan kendine saygısını kaybetmeye başlar…
***
Bu başlık altında asıl değinmek istediğim ve beni de oldukça üzen nokta; ilgilendiğiniz bir alan veya mesleğinizle alakalı tanıdığınız biri ile iş yapmanın ne kadar sakıncalı olduğu.
İstisnalar tabii ki kaideyi bozmaz lakin, tanıdıkla iş yaptığınız takdirde (genelde) onda ya paranız kalır ya da ahınız!
Bence aynı durumdan mustarip kişiler ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır.
İşin içine bir biçimde ‘sömürü’ giriyor. Çünkü tanıdığınız kişi aynen şunu sorar size işin başında;
“Bana ne kadar olur?”
Hatta işin başında soruyorsa bir nebze şanslısınız. İşin sonunda soruyorsa el mahkum fiyat konusunda anlaşmak zorunda kalacaksınız. Yani iş olmuş ve bitmiştir. Bir bedel ödenecektir. Mecburen orta yol bulunacaktır ve genellikle bu karşı tarafın işine yarayan bir durumdur. Siz her türlü zarardasınızdır.
Tanıdık olduğu için uygun teklifler yapmışsınızdır.
Tanıdık olduğu için her türlü nazını çekmişsinizdir.
Tanıdık olduğu için her türlü gönlünü hoş tutmuşsunuzdur.
Tanıdık hatırına kriter ve prensiplerinizi esnetmişsinizdir ve bir çok şeye susmuşsunuzdur…
Siz esnedikçe o da bir ‘ruh emici’ gibi hep daha fazlasını beklemiştir sizden.
***
Hele ki benim gibi sanatın herhangi bir dalıyla (resim) uğraşıyorsanız vay halinize!
Çünkü sanata bakış; diğer meslek dalları gibi değil. Gerçek bir ‘iş’ veya ‘meslek’ olarak kabul edilmemesi; hatta üstüne bedel ödemeye değer görülmemesi gibi hayret verici bir algı söz konusu.
Resim çizmek üzerinden gidelim. Resim çizmek sadece bir hobi işidir. Evet, aynen böyle düşünülür. Oysa geçimini buradan sağladığınızı düşünemezler.
Sizden çizim talep edilir. O çizimi talep edip duvarına asacak kadar isteklidir fakat karşılığında kendisine hediye etmenizi bekleyecek kadar da arsızlık yapılabilir.
Ya da her fırsatta emeğe saygı duyduğunu, önem verdiğini dilinden düşürmeyen sözde sanatseverler, iş parayı konuşmaya gelince öyle bir değer biçer ki, kendinizi bir anda eseriniz için (ticaret yapar gibi) pazarlık ederken bulursunuz.
Oldukça nahoş olan bu duruma çok defa maruz kaldığımı söylemeliyim.
Eğer sizin de insanların bu bakışının değişeceğine inancınız kalmadıysa yaklaşımınızı değiştirmeniz gerekiyor.
Çünkü başka yolu yok!
Yorumlar
Kalan Karakter: