Doktorlar, öğretmenler ve dahası derken, şimdi de mühendisler…
Her meslek grubunda olduğu gibi inşaat mühendislerinin de kendi içlerinde mağduriyetleri söz konusu. Esasen bunun sebeplerini inceleyecek olursak yine işin kaynağına inmemiz gerekecek. Yani; eğitim sistemine.
İMO (İnşaat Mühendisleri Odası) Bursa Şube Başkanı Ülkü Küçükkayalar, Şube Sekreteri İnşaat Mühendisi Bedirhan Karagöz Nöbetçi Gazeteyi ziyarette bulunduklarında bu konu üzerinde konuştuk.
Şöyle ki;
İMO kendi bünyesinde, oda üyelerinin ve meslektaşlarının yaşadıkları sıkıntılarla alakalı hukuki hususlarda danışabilecekleri ve randevu sistemiyle çalışabilecekleri bir avukat görevlendirmiş. Bunun üzerine genelde alacakları konusunda mağduriyet yaşayan meslektaşları başvuruda bulunmaya başlamış.
Örneğin; bir şantiye görevlisi mühendis 45 gündür çalıştığı yerden para alamıyormuş. Bir gün rahatsızlanıp acile gittiğinde sigortası olmadığını öğrenmiş. Bu olayın üzerine odaya başvurmuş ve yukarıda bahsettiğim avukata yönlendirmişler. Bu olay üzerine firma hemen sigortasını yapıp geriye dönük maaş ödemesini gerçekleştirmiş. Bu mağduriyetlerin önlenmesi ve örnek olması açısından odanın başvurmuş olduğu iyi bir çözüm yolu olduğunu söylemek gerekir.
***
Mühendislerin durumunun kötü olduğuna dair duyumlar alıyorduk. Çok düşük ücretlere çalıştırıldıklarını da biliyoruz. Bunun sebebi de, yazımın girişinde bahsettiğim gibi eğitim sistemine dayanıyor.
Neden? Çünkü nasıl olsa çok fazla mezun var. ‘Bu olmazsa başkası olur’ mantığıyla hareket ediliyor. Dolayısıyla mühendisler arasında rekabet oluşuyor.
Sorumluluk sahibi; geçindireceği evi, çoluğu çocuğu, eşi olmayan mühendisler iş kabul noktasında daha seçici davranabiliyorlar. Kendi şartlarını sunma lüksüne sahip oluyorlar fakat aksi durumlarda bu pek söz konusu değil ve el mahkûm işsiz kalmaktansa kötü çalışma şartlarına uymak zorunda kalıyorlar. Bunların sayısı da azımsanacak kadar değil.
Daha önceki “İşsizlik mi iş beğenmemek mi” başlıklı yazımda da değindiğim gibi;
Artık üniversiteye girmek oldukça kolay! Çünkü üniversite sayıları arttıkça arttı ve sınav barajı kaldırıldı. Sonra ne oldu? Mesela bolca mühendisimiz oldu. Üniversiteye girmek artık kolay olabilir lakin burada önemli olan şey nasıl mezun olunduğu. Bu bağlamda da üniversitenin olduğu kadar eğitmenlerin, akademisyenlerin niteliği de ön plana çıkıyor.
Ülkü Küçükkayalar’ın ifade ettiğine göre, genç meslektaşlarında karşılaştığı en üzücü şey, lise düzeyindeki temel bilgilere dahi hâkim olmamaları. Heyecandan olduğunu düşünerek iyi niyetli yaklaşsa da sonucunda gerçekten de bilmedikleri kanaatine vardığını da ekledi.
***
Burada parantez açmak gerekiyor. Biraz geriye gidecek olursak…
Başarı anlamında ötekileştirilen öğrencilerin son çare olarak meslek liselerini tercih ettiği bir dönem vardı. Hatırladığım kadarıyla 20 yıl öncesinde yani benim zamanımda böyleydi en azından. Anadolu ve fen liselerine girmek için yarış halindeydi öğrenciler. En olmadı süper lise güzel bir alternatifti. O da olmadı o zaman mecbur düz lise okuyacaktık. Meslek lisesi mi? Yok yahu, ne gerek var!
Yaklaşım aynı bu şekildeydi. Bugünleri öngöremediğimiz için şu an işsizlik gibi bir sorunumuz var. Pardon, iş beğenmeme mi demeliyim? Tabii meslek liselerinin değeri bilinmedi diyoruz da, her meslek lisesinin gerçekten nitelikli kalifiye eleman yetiştirme kapasitesi olup olmadığı da tartışmaya açık bir konudur…
Konumuza dönelim;
Kalifiye eleman eksikliği sebebiyle işverenler inşaatta emekli çalıştırmak zorunda kalıyor. Çünkü genç çalışan yok. Daha doğrusu işi bilen teknik eleman yok. Bu da en büyük handikabımız.
Tabii ebeveynlerin de bu konuya bakış açılarını değiştirip çocuklarını ona göre yönlendirmesi de önem teşkil ediyor.
Diğer yandan; 2 yıllık inşaat teknikerleri de lisanslarını 4 yıllığa tamamlayıp mühendis olma gayretinde. Bu çaba da yaşanan sıkıntıya pek fayda sağlamıyor ne yazık ki…
İşveren açısından bakıldığında;
İşe alımlarda mühendis ve teknikere aynı şartlar sunuluyor. Bu durumda işveren hangisini tercih eder? İmza yetkisi de olduğu için elbette mühendisi tercih eder. Bu arada inşaat mühendislerinin asgari ücreti 11 bin 200 lira civarında. Fakat yeni mezunlara hatta birkaç yıllık tecrübeye sahip mühendislere dahi 6 bin lira maaş ödemesi yapılıyor.
"HER ŞANTİYEDE BİR ŞEF OLMALI"
Kulağımıza çalınan ve Bursa’da yaşanmış şöyle bir darp olayı vardı;
Bir şantiyede bulunan bilirkişi inşaatın temelinde yapılan bir eksikliği dile getirip işe müdahale etmek istediğinde orada çalışan ustaların, muhtemelen “Biz hep böyle yapıyoruz” yaklaşımıyla bilirkişiyi darp ettiklerini duymuştuk. Ve konuyu Küçükkayalar’a ilettiğimizde mevzu yaşanan bir diğer sıkıntıya geldi; şantiyelerde şef olmamasına.
Yukarıdaki örnekte, eğer bir şantiye şefi olmuş olsaydı belki de böyle bir olay hiç yaşanmayacaktı.
Şu anki yasaya göre; tek bir şantiye şefi aynı il sınırları içerisinde, toplamda 30 bin metrekare alan içinde olmak kaydıyla, 6 bin metrekarelik 5 tane inşaatta şantiye şefliği yapabiliyor.
İşte sıkıntı burada başlıyor.
Küçükkayalar’ın da dile getirdiği üzere; İMO her şantiyede tam zamanlı bir şef olması gerektiği üzerinde duruyor. Bu aslında hem müteahhiti ve çalışanları hem de evi alanı, yani herkesi koruyan bir karar olacak çünkü bu yasa yaşanabilecek tüm olumsuz durumların önüne geçebilecek.
Son olarak Küçükkayalar şunu tekrar dile getiriyor;
Sahada temeli yapılacak bir yapının kazı yerinde, teknikerin yapacağı bir işi inşaat mühendislerinin yapmak durumunda kalması mesleki anlamda üzücü bir durum olarak nitelendiriliyor. Esasen şantiyede mühendis kontrolü sağlar ama tekniker yokluğundan dolayı onun da görevlerini mühendisler üstlenir olmuş.
Böyle giderse;
Sanırım artık ebeveynler çocuklarına doktor, mühendis, ya da öğretmen olması konusunda ısrarcı olamayacak…
“Beni ne doktorlar ne mühendisler istedi” sözünün de bekârlara tesiri kalmayacak…
Yorumlar
Kalan Karakter: