Paradan söz etmenin ayıp olduğu bir kültüre sahiptir Anadolu.
Hatta bunu anlatmak için uydurulmuş bir söz vardır, “Kadının yaşı, erkeğin maaşı sorulmaz.”
Kadını ekonomik hayatta yok sayan bu ataerkil söylem cinsiyet eşitsizliğinin de dışa vurumu.
Aslında bu sözün ortaya atıldığı yıllarda bile kadın bu denli eşitsizliğe maruz kalmamış, cinsiyeti nedeniyle günümüzdeki kadar hırpalanmamıştı.
Bu konuyu başka bir gün yeniden açmak üzere şimdi para meselesine geri döneyim.
Öyleydi işte, eskiden para konuşulmazdı. Yalnızca sosyal çevreyle iletişimde değil, aile içinde bile para konuları pek dillendirilmezdi.
Varsıllığı göstermek de ayıptı ama varsıl olmayı düşleyenlere yol gösterecek başarı hikâyeleri anlatmak, dinlemek, insanları refah içinde yaşamaya teşvik etmek, herkesin kaliteli bir hayat yaşayacağı koşulları sağlamak ayıp değildi.
Yukarıya özendirilirdi yurttaş aşağıya değil. Ekonomi politikaları bunun üzerine kurulurdu.
Yoksul, yoksulluğunu dünyaya haykırmaz, çöplükten yiyecek toplamaz, emeğini ortaya koyarak kazanmak ister, yapılan iyiliklerin sadakaya dönüşmesini kabullenmezdi.
İnsanlar yoksul oldukları için değil iyi, dürüst, adil ve paylaşımcı olduklarında cennete gideceklerine inanırlardı.
Bu anlattıklarım Lidyalıların madeni parayı icadı kadar eski tarihli değil, onu da belirteyim.
Sonra her ne olduysa (!) oldu, ayıp mayıp kalmadı, para ağızlarda sakız oldu.
Yurttaşa refah yerine sabır telkin edilmeye başlandı. Yoksulluk cennet kapısının anahtarı, hak edileni almak değil verilene razı olmak yolculuğun ilk kuralı sayıldı.
Eğitim, sağlık, barınma gibi temel sosyal hakların talep edilmesi, emeğinin karşılığını alıp refah içinde yaşamak, sanata, kültüre, kendini geliştirmeye kaynak ayırmak lüks oldu.
Karın tokluğuna yaşamaya zorlanan, yurttaş olarak değer görmeyen milyonlar artık paradan başka bir şey düşünemez ve konuşamaz duruma geldi.
Çalışan nüfusun önemli bir bölümü ya asgari ücretli ya da az üstünde rakamlara, emekliler ise açlığa mahkûm edildi.
Önceki gün açıklanan, adına sadaka mı desem sus payı mı bilemedim; bir defaya mahsus 5 bin liralık ödeme kararı emeklilerin mitoz bölünmesine yol açıp toplumda yeni bir ikilik yaratarak adalet duygusunu zedeledi.
Milyonlarca emekli dün gün boyunca soysal güvenlik sistemi kaynaklı mağduriyetlerin son bulması ve sosyal adalet taleplerinin yerine getirilmesi için Cimer (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) ve Akim’e (AK Parti İletişim Merkezi) şikâyet dilekçeleri yağdırdı.
Fakat olumlu sonuç beklemek hayalcilik olur.
Ek taşıt vergisinin iptaline ilişkin başvuru Anayasa Mahkemesinden dönmüş Cimer ve Akim’den mi sonuç alınacak?
Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, düzenlemeyi tamamladıklarını ve kapsamın genişlemeyeceğini açıkladı.
Kısacası milyonlar kaderine terk edildi. Emekli yalnız, çalışan yalnız, üniversiteli yalnız… Yurttaş yalnız…
Yorumlar
Kalan Karakter: