İyi seçilmiş oyuncu kadrosuyla Now Tv’de yayınlanan “Kızıl Goncalar” dizisinin dikkat çeken karakteri Cüneyd. Cüneyd Efendi…
Çocukluğunda yaşadığı travmanın ruhunda açtığı yaralara maaile buldukları merhem henüz on beşindeki Zeynep.
“Evlenirse iyileşmesi”, “Zeynep’in ona iyi gelmesi” beklenen Cüneyd Efendi karakteri, Türkiye’nin bir gerçeğini ortaya koyuyor.
Söz ettiğim sandığınız gibi bir gerçek değil; dizinin neye hizmet ettiğini tartışmayacağım.
Cüneyd Efendi, Cüneyt Bey, Cüneyt ya da ne bileyim Ahmet, Mehmet; adı, dünya görüşü, inanışı, eğitimi her ne olursa olsun ruhu yaralı adamların kadınlara dar ettiği dünyadan söz ediyorum.
Gerçi dizide Cüneyd Efendi karakterini izleyiciye şirin göstermek için ne gerekiyorsa yapılmış. Felsefesi olan, aklı başında sözler etmesi, Zeynep’e karşı aşk duymaya başladığına dair ipuçları, ikili arasında merhamet mi sevgi mi belli olmayan “ay çok tatlışlar” türünden sahnelerle izleyicinin duygularına oynanıyor.
Kötü karakteri haklı veya sempatik gösteren, izleyicinin kendini kötünün kazanmasını isterken bulduğu Amerikan filmleri gibi burada da “Ama onun travması var, yetiştiği ortam onu bu hâle getirmiş” savunması alttan alttan işleniyor ama bu, olan biteni görmeyi engellemiyor.
Neyse ki dizinin Birgül karakteri anlatmak istediğim gerçeği geçen haftaki bölümde tokat gibi vurdu izleyicinin yüzüne: “Evlenip de ne yapacaktım? Tarikatçı olmayan erkekler çok mu farklı?”
Biraz önce de belirttim; hangi gelir grubundan, inançtan, sosyal sınıftan, eğitim düzeyinden olursa olsun fark etmiyor erkeğin kadına yönelik fiziksel, sosyal, ruhsal şiddeti.
Okumak isteyen bir kız çocuğunun okula gönderilmemesi, daha acısı çocuk yaşta evlendirilmeye çalışılması ve evlendirilmesi.
Öyle veya böyle nedenlerle çalışmayan ama evde ailesi için didinen kadının yok sayılması ve önemli aile kararlarında fikrine danışılmaması.
Çalışmak isteyen bir kadının “Kır dizini, çocuklarına bak” denilerek eve hapsedilmesi.
Kadının bütün kötülüklerin başı sayılması.
Çalışıp para kazanan kadının kocasından ya da sevgilisinden daha fazla kazanıyor diye her fırsatta yine kocası veya sevgilisi tarafından küçümsenmesi.
Kadının başarılarının görmezden gelinmesi.
Bir yılda 400 kadının katledilmesi.
Daha neler neler…
Çocuklarının ruhunda derin yaralar açan sonra da nasıl bir çocuk yetiştirdiklerini bilmiyormuş gibi “Evlenirse düzelir”, “Evlenirse aklı başına gelir” diyerek sorumluluğu kadınların omzuna yükleyen aileler yüzünden kadınlar psikolojik, sosyal ve fiziksel şiddet görüyor, örseleniyor, yaralanıyor, ölüyor.
Cüneyd Efendi örneğinde, çocukken annesi hayattan koptuğu ya da koparıldığı için -ki o da yine erkek zulmüyle bu sonu yaşamış- psikolojik sorunlar yaşayan genç bir adamı iyileştirmek uğruna küçücük bir kız çocuğuna gün yüzü göstermeme çabasına tanıklık ediyoruz.
Gerçek hayatta da değişen bir şey yok. Toplumdaki Cüneyd Efendiler, Cüneyt Beyler ve Cüneytler; hepsinin bir yarası var ve bir kadın gelip onu iyileştirsin diye bekliyor anneler, babalar, amcalar, dayılar ve bilumum akraba taallukat.
İstisnası var mı? Elbette var fakat genel durumu değiştirmiyor bu.
Daha kendi travmasını çözememiş kadınlar ailelerinin iyileştiremediği adamları iyileştirmek için hayallerini, ideallerini, hayatlarını feda ediyorlar.
Yazık, çok yazık!
Yorumlar
Kalan Karakter: