Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyor.
Araç sahiplerinin telefonlarına gönderdiği mesajla aracın “egzoz muayenesi” zamanının geldiğini hatırlatıyor:
“….. plakalı aracınızın egzoz gazı emisyon ölçümü …. tarihinde dolacaktır. Cezai işlemle karşılaşmamak için egzoz emisyon ölçümünüzü zamanında yaptırınız.”
Unutabileceğiniz bir ayrıntının hatırlatılması elbette çok yerinde, buna söylenecek bir söz yok.
Fakat ne yalan söyleyeyim mesajı okuyunca insanın acı acı gülesi de geliyor. Bunun için öyle çok sebep var ki.
Haydi, en basitinden başlayalım; ceza boyutundan. Cezaların caydırıcılığını geçtim, yurttaş biliyor ki günün birinde örneğin bir seçim dönemi gelir ve bu cezalar affedilir. Covid salgınını hatırlayın lütfen; doktorundan yurttaşına canlar gittiği hâlde maske takmayanlara verilen cezalar bir gecede affedildi.
İkincisi, Ankara göstermelik önlemlerle tasarruf yapıyormuş gibi görünürken dolaylı vergilerle ezilen yurttaş, adaletsizliğe uğradığına kanaat getirmiş durumda. Nitekim 2008’den bu yana neredeyse sürekli hâle gelen ve bazen vergi incelemesi ver tarhiyatı bile yapılmayan Varlık Barışı gibi tartışmalı uygulamalar da bu inancı pekiştiriyor.
Üçüncü ve en önemlisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının, birbiri ile çelişen uygulama ve kararları ile istikrarsız bir politika izlemesi.
Örneğin 1988’den bu yana Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Gökova’ya yaklaşık 75 kilometre uzaklıktaki, İkizköy Akbelen’de daha geçen yıl kömür çıkarılmasına ÇED onayı olmadan izin verildi.
Sanki geçen yıl bunlar yaşanmamış gibi Bakan Mehmet Özhaseki, geçen hafta Dünya Çevre Günü’nde “Göz bebeğimiz Özel Çevre Koruma bölgelerinin sayılarını artıracağız ve bu bölgeleri geleceğe güvenle taşıyacağız” dedi.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Özhaseki, nisan ayında da itiraf gibi bir açıklama yaparak “Her tarafı yemyeşil, zümrüt gibi olan Anadolu coğrafyasını âdeta talan ettik. Ağaçlarımızı yok ettik, ormanlarımızı da kel hâle getirdik” demişti.
Tıpkı “Sıfır Atık” deyip deyip Türkiye’yi ithal çöple Avrupa’nın çöplüğü hâline getirmek gibi; söylemlerle eylemler sürekli çelişiyor.
Siyasi kararlarla hareket etmenin acısını Erzincan İliç’teki altın madeni faciasında yaşadık. 9 candan dördü hâlâ zehirli toprağın altında ve söylemesi bile çok acı ama çoktan toprak olmuş durumda. Madenle ilgili denetim yetkisinin olmadığı, Bakanlık yetkililerince mayıs ayında TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonuna yapılan sunumda dile getirildi.
Maden sahasının genişletilmesine Murat Kurum döneminde izin verildiğini hatırlatmaya bile gerek yok çünkü kimse unutmadı.
Hem canlar gidiyor hem de milli servet. O altını ille de biri çıkaracaksa bu Türkiye olmalıydı. Hem “Yerli ve milli” diyeceksiniz hem de milli serveti yabancıya teslim edeceksiniz. Bu ülkenin insanına yazık değil mi?
CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala da bu konuya dikkat çekiyor. Prof. Pala, geçen hafta katıldığı TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu toplantısında görüşlerini dile getirirken fayda zarar karşılaştırması yapılacaksa faydanın kim için olduğuna bakmak gerektiğini söyledi ve “Fayda o bölgede yaşayan insanlar için olmalıdır, şirketler için değil” dedi.
Toprağın yapısı bakımından altın bulunma olasılığıyla ilgili karşılaştırma makalelerine atıf yapan Prof. Pala, Türkiye’nin altın açısından zengin olmadığını Kanada’nın daha yüksek rezervlere sahip olduğunu vurguladı ve “Ama Türkiye’de altın üretmenin insan maliyeti, üzülerek ve utanarak söylüyorum, daha ucuz olduğu için böyle yapılıyor. Gerçekten bu ülkede biz bu şekilde altın çıkarmaya devam mı etmeliyiz, devam edeceksek de yöntem bu mu olmalı?” dedi.
Çok haklı bir soru değil mi?
Devletin iki yüzü olmaz. Ona öyle, buna böyle uygulamalarla bir yere varılmaz.
O yüzden egzoz emisyon ölçümü yapmayana ceza kesileceğini duyurmak gibi göstermelik işlerle uğraşmayı bırakıp memleketin HES’lerle kurutulan su kaynaklarının, ormanların katledilmesi ve tarım alanlarının betona gömülmesiyle çöle dönen topraklarının, havasının, doğal kaynaklarının nasıl geri kazanılacağına ve korunacağına odaklanmak gerek.
Çünkü bu ülke, ekonomik bağımsızlığını koruyabilmek için değerlerine sahip çıkmak zorunda.
Yorumlar
Kalan Karakter: