Haftaya gözümüz kulağımız Ortadoğu’da başladık.
Bütün hafta sonu olduğu gibi dün de odağımız yine ve yeniden kan gölüne dönen İsrail ve Filistin oldu.
Savaşın yıkıcılığı yine sivilleri, yine çocukları vurdu.
Dünyayı sadece ve sadece barışın kurtaracağına olan inancımızı koruyarak bu çatışmanın Türkiye’ye olası etkilerini de masaya koyduk ister istemez.
Daha sabah saatlerinde piyasalar ilk yanıtını endişeyle verdi.
Altın ve petrol fiyatları yükselişe geçti.
Olası etkilerden biri de yeni göç dalgası.
Nitekim Birinci ve İkinci İntifada gerçekleştiğinde Türkiye göç alan ülkelerden biri olmuştu.
Önümüzde bu açıdan zor zamanların olduğunu anlamak güç değil.
Gün boyunca bu gelişmeleri izlerken bir taraftan da kabineden çıkacak emekliye zam müjdesine (!) kilitlendik.
Çünkü emekli aylıklarına yapılması beklenen iyileştirme artık neredeyse matematik kitaplarındaki havuz problemine dönmüş durumdaydı.
Hani şu “8 musluk bir havuzu 5 saatte doldururken…” diye başlayan.
Seyyanen zam mı olacak, bir defaya mahsus bin lira mı verilecek, yoksa yine bir defalık 5 bin liralık ödeme mi yapılacaktı?
Belki de sadece zıkkımın kökü kadar olan maaşlar iyileştirilecekti! İyimser tahminle kök maaşın 10 bin lira olabileceğini düşünenler bile vardı.
Kısaca seçenek çoktu ve her birinin de kendince maliyeti vardı.
Seyyanen olursa Ocak 2024’e kadar her ay azar azar zam olacaktı, bütçeye yükü de kademeli olacaktı.
Bir defalık olursa 15 milyon emekliye yapılacak bin liralık ödemenin maliyeti 15 milyar lira, 5 bin liralık ödemenin maliyeti 75 milyar lira.
Buyurun bakalım, ülkenin bu sıkışmış ekonomik vaziyetinde 75 milyar lira nereden bulunsun? Satılacak bir şey de kalmadı ki? Şu emeklilerde de hiç insaf yoktu!
Nöbetçi gazetenin başarılı muhabirlerinden İrem Eylül Kurt ve kameraman Semih Özçalık’ın yaptığı harika sokak röportajı da emeklinin insafsızlığını ortaya koymuştu zaten.
Türk-İş’in Eylül 2023 verilerine göre açlık sınırı 13 bin 334 lira yoksulluk sınırı ise 43 bin 433 liraya yükselmiş. Sevgili İrem de vatandaşa sormuş, “Siz bu sınırın neresindesiniz?” diye.
Almanya’da çalışan hayatından memnun bir beyefendi hariç bir “Allah razı olsun,” diyen yoktu.
Hep şikâyet hep şikâyet(!)
Bu haberleri takip ederek Saray’dan gelecek açıklamayı beklerken gün geçmedi.
Eminim ki milyonlarca emekli için de durum böyleydi.
Nihayet saat 21.00’i gösterdiğinde açıklama geldi.
Cumhurbaşkanı’nın kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşma sanırım o çok yüksek reytingli dizileri yerle bir edip rekor izlenme oranına ulaştı.
Ve beklenen müjde!
O sırada evlerde sahne şöyle:
Oturduğu yerde öne doğru eğilmiş az sonra sevinçten ayağa fırlamaya hazır milyonlar.
Açıklamayla birlikte alkış kıyamet.
Sonra?
Durumun idrakiyle boş bir çuval gibi oturduğu koltuğa yığılıp kalan milyonlar.
Durun bir dakika, ne oluyor? Müjde bekliyordunuz. Geldi işte.
12,2 milyon emekliye bir defaya mahsus 5 bin liralık ödeme.
2024’e ne kaldı şunun şurasında? Yeter de artar bile.
Ya geri kalan 2,8 milyon emekli?
Onlar cezalı.
Niye?
Çünkü suçları büyük!
Ne yapmışlar?
Ellerindekiyle yetinmeyi bilmeyip emekli oldukları hâlde çalışıyorlar.
Hem gençlerin istihdam olanaklarını sınırlıyorlar hem de fazladan kazanç elde ediyorlar.
Kök maaş nelerine yetmiyor ki?
Üstelik bu 12,2 milyon kişiye bile ödenecek toplam tutarın devlet maliyesine yükü 61 milyar lirayı bulmuşken.
Yok öyle çifte maaş keyfi.
12,2 milyon kişiye bir defalık 5 bin lira.
İyi çözüm iyi (!)
Oh be! Günlerdir içinden çıkılamayan havuz problemi de “kök”ten çözüldü böylece.
Hangi musluğun havuzu kaç saatte dolduracağıyla uğraşmak yerine muslukların hepsini sökmek en iyisi oldu.
Yorumlar
Kalan Karakter: