Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir dizi açıklama yapılıp büyük büyük laflar edildi yine.
İnternetten silah satışı sözde yasak. Kadını korumak için sözde düzenlemeler getiriliyor.
Ve saire… Ve saire…
Size de öyle oluyor mu? Artık hiçbir söz anlamlı gelmiyor.
Toplumsal şiddetin önlenemediği bir ülkede kadına şiddeti nasıl önleyeceksiniz acaba?
Daha dilin içeriğindeki, konuşma biçimindeki şiddeti yok etmemiş bir toplumda kimi korumaktan bahsediyoruz?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2013’te 232 kadın öldürüldü.
2023’te ise 357 kadın.
Yıl bitmedi, kim bilir bu yazı yazılırken bile kaç kadın ölümle burun buruna geldi ve kaç kadın hayatını kaybetti. Umarım olmamıştır, umarım olmaz.
Böyle istatistiğe dökmekten rahatsız olduğumu daha önce de çok yazımda ve çok röportajımda dile getirdim.
Sizin “Bir kadın daha öldürüldü” diye okuduğunuz veya izlediğiniz haberlerde bir kadından çok daha fazlası var çünkü.
Bir insan var, bir anne var, bir evlat var, bir kardeş var, bir arkadaş var, yaşanması umut edilmiş hayal edilmiş ama yaşanamamış kocaman bir hayat var.
Toplum, ancak bir kadın hayatını kaybettiği zaman haberdar oluyor.
Meselenin bir başka boyutu ise toplumun bilmediği, bilmek görmek istemediği, bir iki yakınla dertleşmenin ötesine geçmeyen ve çözüm üretilemeyen şiddet.
Ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet örneğin!
Kaç kadın aile içi tecavüz yaşıyor, eşinin ya da partnerinin tecavüzüne uğruyor veya cinsel şiddet görüyor; bunlar konuşuluyor mu?
Kolluk kuvvetine gitse böyle bir sebeple, “Ayıp hanım, yatak odana da biz mi müdahale edelim? Olur öyle şeyler,” diyerek evine gönderir arkasından da “Kadına bak ya! Utanmadan gelmiş bize anlatıyor. Tövbe tövbeee.” diye dedikodusunu bile yaparlar.
Ülkeyi yönetenlerce kaç çocuk yapılacağını söylemek yatak odasına müdahale sayılıp utanılmaz da bir kadının cesareti utanç verici gelir.
İşyerinde eşit işe eşit ücret verilmez, kadın daha düşük ücretle çalıştırılır veya hak ettiği üst pozisyonda bir göreve getirilmesi engellenir ve bu şiddet sayılmaz.
Sesini çıkaran kadın, kaprisli, iş barışını bozucu sayılır.
Evde yiyecek kuru ekmek yoktur adam kazandığını kendine harcar; çoluk çocuk umurunda olmaz. Üstüne bir de eve gelip “Yine mi yemek yapmadın. Sen de kadın mısın?” diye tafra yapar. Kadının çektiği yokluk ve gösterdiği sabır karşısındaki aşağılanma şiddet sayılmaz.
Kadın çalışır evini geçindirir, çocuklarıyla ilgilenir adam bütün gün kahve köşelerinde oturur aylak aylak. Ruhundaki tembelliği, asalak hayat sürmeyi sevdiğini gizlemek için “İş yok” der, kadının elindeki üç kuruşa el koyar emeğini sömürür hatta “Niye bu para eksik?” diye hesap soracak hakkı kendinde bulur da kadının bu yaşadıkları şiddet sayılmaz.
Adam sabahtan akşama, akşamdan da sabaha kadar içer, hayatın bütün yükünü kadına yükler. Sonra da yemin billah kadını sevdiğini söyler. Tek bir akşam bile sofraya birlikte oturmamışlardır. Kadına, bir hafta sonu birlikte yürüyüşe çıkacak vakit bile ayırmamıştır. Oturup iki sohbet etmemiştir. Kadın şikâyet etse bu şiddet sayılmaz da “Ne var bunda? Seviyor seni, daha ne olsun?” olur.
Adam aldatır, yalan söyler bu şiddet sayılmaz da “Erkektir, yapar!” olur. Kadın toplumdaki yerini düşünüp susar “aptal” olur. Arlı arından utanır da arsız korktu sanır.
Kadın ister evli ister bekâr olsun yaşadığı ilişkide sürekli psikolojik baskı altında.
Bunun geleneksellikle de ilgisi yok.
Psikolojik şiddetin en âlâsı eğitimli ve ekonomik gücü yüksek kesimde yaşanıyor.
Kadına şiddeti konuşacaksak bunları da konuşalım.
Enine boyuna.
Samimiyetsiz bir iki resmi söylemle değil yürekten.
Bir günlüğüne değil çözüm bulununcaya kadar.
Yorumlar
Kalan Karakter: