Bir süredir kent için önemli bir kanal olan akademik odaların mesleki anlamda ve hedefleri doğrultusunda karşılaştıkları sıkıntıları sırasıyla dile getirmeye çalışıyoruz.
Bu defa da İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İMSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Andıç’ın kapısını çaldık.
2018 yılında derneğin yönetim kurulu başkanı olarak göreve başlayan Mustafa Andıç, şubat ayı itibariyle görevini tamamlamış olacak. Bunun öncesinde, mesai arkadaşım Onuralp Özalp ile ziyaret ederek kendisiyle güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
Birçok meslek grubunda oturmuş algılar ve önyargılar vardır her zaman.
‘Müteahhitlik’ de onlardan birisi. Bu mesleğin de sıkıntıları ve zorlandıkları durumlar var. Mesela “müteahhitler illegal işler yapar, çok para kazanırlar” diye düşünülür hep.
Andıç da “müteahhitlerin ülkeyi yediği algısından” rahatsızlık duyduklarını iletti.
Bunun üzerine, “Başkaları farklı bir konumda farklı işler yapıyorsa bunu bütün genele yaymak doğru bir şey değil. Türkiye 5-10 firmadan da ibaret değil. Türkiye’de bu sektörü sırtında taşıyan, hem istihdam yaratan, hem vergi veren firmalar küçük ve orta ölçekli firmalardır. Dolayısıyla bu tarz yakıştırmalar bizi çok rahatsız ediyor. Yanlış yapanın tüm camiaya mal edilmesi bir kere en büyük hatadır. Dolayısıyla müteahhitlik sektörü ne çok yapayım, daha çok beton dökeyim ne de çok kazanan noktasında. Herkes için söylüyorum bunu. Bugün hangi sektörde çok para kazanılabilir ki?” dedi.
Genel olarak riskli bir iş olarak değerlendiriliyor. Mesela müteahhit bir işe giriyor. Arsayı bulma faslı ayrı, ruhsatlandırma ayrı; inşaatı yapma işi apayrı. Sonrasında da satma kısmı var. Tüm bu süreçte de değişen yönetmelikler söz konusu…
Kar marjları düştüğü için ekonomik, finansal anlamda inanılmaz bir risk olduğunu söylüyor Andıç. Sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor. Hele ki malzeme fiyatlarının arttığı bu şartlarda…
Diğer bir riski de iş kazaları. İmalat hatalı olduğunda her türlü sıkıntı doğabiliyor. Hem can, hem mal kayıpları yaşanabiliyor. Ciddi cezalar ödeniyor…
Neresinden bakarsanız bakın, ağır riskleri içinde barındıran bir iş olduğu doğru.
***
Tabii konu müteahhitler olunca, dernek başkanına kente dair çok fazla sorumuz oldu. Bunların belki de başında gelen ve yıllardır tartıştığımız konulardan biri ‘imar affı’ idi.
“İmar affı çok büyük bir hatadır. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir” diye söze başladı Andıç.
İçinde bulunduğumuz çelişkiye dikkat çeken Andıç, 7 milyon çürük yapımız olduğunu ve onları düzeltmek için de kentsel dönüşümü konuştuğumuzu söylüyor. Öbür taraftan yapılmış olan kaçak yapıları tekrar legalleştirmeye çalışıyoruz.
Peki 7 milyon tane binayı neden yenilemeye çalışıyoruz? Çünkü yapılar mühendislik hizmeti almamış. Tekniğini tam olarak uygulamamış.
Maalesef siyaset, popülist yaklaşımlar, oy kaygısı sebebiyle bu döngü devam ediyor.
Süreci şöyle özetliyor Andıç, “İmar affını getirerek yasal olarak yapılmış her şeyin de dengesini bozuyorlar. Vatandaş şu hesabı yapıyor; Müstakil ev yaptıracağım, projesini çizdirsem şu kadar para, ruhsatını çıkarsam bu kadar harç, yapı denetimin bir bedeli var… Bunların hiçbirisini yapmasam ne olur, şu kadar ceza öderim. Yıkımı engellerim vs. şeklinde düşünüyorlar. Bunu meslek haline getirenler de var. Birini kendi adına yapıyor. İkinci olursa hapis cezası var biliyorsunuz kaçak inşaatta. Öbürünü çocuğunun adına yapıyor. Bu şekilde devam ediyor.”
Diğer yandan kentsel dönüşümde iki tarafın da kendine göre haklı yönleri var.
Örneğin biri 3-5 katlı kaçak ev yapıyor. Altına dükkân, çocuklarına ev yapıyor. Sonra birileri gelip kentsel dönüşüm adı altında orayı bozmak istiyor. İnsanların kurulu bir düzeni var. Haliyle karşı tarafın da bir haklılık payı oluşuyor.
***
KAMU PLANLAMAYI ÖNCE YAPMALI!
Bu işin çıkış noktası nedir diye soracak olursak;
Andıç, “Kamu planlamayı vatandaştan erken yapacak. Bursa’da neden bu kadar kaçak yapı var? Ana arterlerde fabrikalar oluşmuş. Bu fabrikalarda çalışacak insan lazım. Köylerden insanlar gelmeye başlamış. Ne sanayi ne de konut için planlamanız yok ki. Olay kendiliğinden gelişiyor devlet geç kaldığı için. Vatandaş bir yerde barınacak neticede. Bunu nasıl yöneteceksiniz? Vatandaş bakıyor ki hemşerisi 10 dönüm yer almış. O da gidip ineğini falan satıyor. Oradan 150 metrekare yer alıyor. Sonra da kaçak inşaatını yapıyor. Bu şekilde bu ülkenin canına okunmuş.”
Bugünün teknolojisiyle, önümüzdeki 10 senenin değişiminin geçmişteki 100 seneden daha fazla olacağını öngören Andıç, çözüm noktasında şöyle bir yorum getiriyor;
“Bursa’yı zamanında oturup planlasak; kocaman alanlar ayırarak desek ki sanayi burada olacak. Burada şu kadar insan çalışır. O zaman uydu kentler planlayalım. Bu yapılmadığı için 7 milyon çürük yapı olmuş. Bu 7 milyon çürük yapının yıkılıp yeniden yapılmasını bir hesaplayın. Hata burada. Bir de dönem dönem imar affıyla yasallaştırılmış. O zaman ne oluyor, bir toplumun bu konuda bir hafızası oluşuyor. Seçim geliyor o zaman ben böyle yapayım daha ekonomik olsun. Çünkü resmi olarak inşaatı yapmaya başladınız mı yapı denetimi, harcı, ruhsatı var… Dünya kadar gideri var. Ama gayri resmi yaptığınızda bunların büyük çoğunluğu yok. Kaçak yapıyı nasıl engellersiniz, kaynağında engellersiniz. Dersiniz ki malzemeciye, ruhsatsız bir yere malzeme verirsen seni cezalandırırım.”
Yapılan yanlışların önüne geçme konusunda baştan planlama ve caydırıcı cezalar uygulanmadığı sürece bu kısır döngü sürüp gidecek…
Yorumlar
Kalan Karakter: