Seçim yaklaşırken siyasi partilerde hareketlilik artıyor. Seçim süreci yoğunluğuna yavaş yavaş girdiğimiz bu takvimde, DEVA Partisi ‘bir ilke imza’ olarak nitelediği kampanyayı başlatıyor.
İl Başkanı Serkan Özgöz’ün açıkladığı ve ‘Kazanan Türkiye olsun. Oylar DEVA olsun’ ismini verdikleri kampanya 1,5 ay sürecek. Bu atılım partinin seçimlerden sonra neler yapacaklarını somut ve kapsamlı bir şekilde ortaya koymanın örneğini teşkil ediyor.
Kampanya süresince mavi yeleklilere şehrin sokaklarında rastlamak mümkün. Buradaki hedef, aslında sokaktaki her kesimden insana ulaşmak olmalı. Umutsuzluğa düşen, her türlü sıkıntıyı yüklenmiş kadını erkeği, gencini yaşlısını, çalışanı çalışmayanı dinlemek, anlamak ve onlara umut olmak önemli. Çünkü insanlar, siyasileri sokakta görmek ve birebir iletişim kurmak ister. Kendilerini güvende hissetmeye ihtiyaçları vardır.
Dolayısıyla elbette ki “Türkiye kazansın”. Beklentiler de o yönde…
Bugün iktidar olsa, yapacağı ilk üç icraatın özgürlük, yargı ve kurumlar üzerine olacağının sözünü veren partinin planlarında birçok konu başlığı var;
Ekonomik krizin 6 ayda çözülmesinden tutun da internetin gençlere ücretsiz verilmesine, EYT sorununun çözülmesinden Yaşlı Bakım Sigortası’nın hayata geçmesine, ihtiyacı olan vatandaşlarımıza asgari gelir desteğinin sağlanmasından engelli aylıklarının yükseltilmesine, çiftçinin borcunun en az 2 yıl faizsiz ertelenmesinden gübre ve yem parasının yarısının devlet tarafından karşılanmasına kadar…
***
Sıklıkla kaleme aldığım ve önem verdiğim, derdi tasası bitmeyen ‘eğitim’ konusunu sorduğumda Başkan Özgöz, “Eğitim olmadan Türkiye’nin geleceğini inşa edebilmek mümkün değil. Önemli ve çok geniş bir konu. Safhalarla incelenmeli; okul öncesi, ilköğretim-ortaöğretim ve yüksek öğretim olarak. Bu konuyu bütün yönleriyle ele alıyoruz ve eylem planlarımız içinde yer alıyor. Hemen hemen her eylem planında bir alt yapı çalışması olarak geçirdiğimiz bir konu” diyor.
Örneğin son açıklanan kalkınma seferberliğinin içerisinde meslek liselerine yönelik planlar mevcuttu. Sanayicilerin kalifiye eleman bulamama sıkıntısıyla gündeme taşınan bu konuda ‘ara eleman’ dan ziyade ‘aranan eleman’ tabirini model alarak sanayide 1 milyon istihdam yaratacaklarını eklemişlerdi bu maddeye. Tabii bununla bitmiyor.
Özel sektörün, ilgili sivil toplum kuruluşlarının yönlendirmesinde yeterli eğitici ve fiziksel kaynağa sahip iş garantili meslek ve çıraklık okulları kurmak; üniversite-staj iş birlikleri, şehrin içindeki sanayi bölgelerine kreş, okul sonrası (eğitmenli) aktivite yerleri kurmak şeklinde detaylandırılmıştı konu…
Ayrıca Özgöz, bahsedilen tüm eylem planlarının her siyasetçinin “yapacağız, edeceğiz” gibi klasik söylemlerinden öte olduğunu; mevcut şartları zorlaştırıp sonra kolaylaştırarak “işte yaptık” şeklindeki yöneticilik anlayışının zıttı olduğunun vurgusunu yapmış oldu.
***
ŞİDDETTİN YANKILARI SÜRÜYOR
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü sebebiyle ‘şiddet’ konusu başlıklara taşındı. Defalarca yazdık, çizdik. Toplumsal bir sorun olarak görülen şiddetin her türüne değindik.
Medyanın bu konudaki rolünü konuştuk. Karşılaştığımız şiddet olaylarında sorumluların eylemlerini psikolojik sorunlara bağlamak ve olayı meşrulaştırmak verilen en yanlış mesajlardan biri olduğunu söyledik.
Diğer yandan şiddet uygulayanların caydırıcı ceza almamaları; kadınlar üzerinden konuşacaksak, eğitim düzeylerinin düşüklüğü ve ekonomik özgürlüklerini sağlayamamaları en önemli sebeplerinden diyoruz. Lakin daha önce de dile getirdiğim üzere, sadece bu noktalarla ilişkilendirmek yeterli değil.
Daha geniş çerçeveden bakmalı. Sosyolojik anlamda ele almalı. Çocuk yetiştiren, başta anneler olmak üzere, tüm ebeveynlere düşen sorumluluk; cinsiyet ayrımları, toplumsal roller ve dahası dikkate alınması gereken noktalar…
Bakın bugün kadına (fiziksel) şiddeti konuşurken dahi şiddet haberleri düşüyor gündeme. Her gün binlerce, milyonlarca insanın birbirine uyguladığı psikolojik şiddeti es geçebiliyoruz. Peki ya hayvana şiddet?
Mesela Konya’da hayvan barınağında köpeğe eziyet edildiği anların sosyal medyada paylaşılmasının ardından ortalık yine karıştı.
Kendinden daha güçsüz, küçük ve savunmasız gördüğüne (kadın, erkek, çocuk, yaşlı fark etmez) hele hele bir hayvana şiddet gösteren bir zihniyet asla kabul edilemez.
Kendinde bunu hak gören bir anlayış bence zavallıdır. Kimsenin hiçbir canlı üzerinde -kendi çocuğu dahi olsa- böyle bir hakkı olamaz, olmamalı da.
Bu anlayışı sıfır noktasına taşımak kısa vadede imkânsız gibi. Ciddi çaba, çalışma ve zaman gerektiren bir konu...
***
DEVA Partisi Kadın Kolları Başkanı Neslihan Aydınoğlu da yaptığı açıklamada kadınların da devası olmaya kararlı olduklarını belirterek, “Şiddetin çocuğa, kadına, erkeğe veya herhangi bir canlıya uygulanması asla kabul edilemez. Kadına yönelik şiddet öncelikle bir zihniyet sorunu, toplumsal ve kültürel bir sorun. Şiddet sadece kadınların değil, çocukların ve hatta şiddeti bizzat uygulayanların hayatlarını mahvediyor; toplumu içten içe çürütüyor ve zayıflatıyor. Öncelikle kadınlara ayrımcılığı ve şiddeti meşrulaştıran bu zihniyeti sanık sandalyesine oturtuyoruz. Bütün kadınları tehdit eden; evde, sokakta, işyerinde ve hatta dijital mecra veya ağlarda kadınlara musallat olan şiddet, karşımıza aşağılama, eziyet, hakaret, küfür, baskı, taciz, darp, ısrarlı takip olarak çıkıyor. Kadınları destekleyecek, güçlendirecek zihniyetin eşitlikçi, adil bir yapıya evrilmesi için mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Yorumlar
Kalan Karakter: