Dijital veya analog televizyon yayıncılığı hizmeti sunan şirketler, internet servis sağlayıcıları ve GSM operatörleri, tüketiciyi cinnet noktasına getirmiş durumda.
Abonelik sistemi ile ilerleyen alıcı ve satıcı arasındaki ilişkide tüketici sürekli mağdur edilen taraf.
Şirketler, piyasadaki paylarının büyüklüğüne ve güçlerine güvenerek sözleşmeler üzerinde tek taraflı sınırsız hareket yetkisini kullanıyor.
Bu da yetmiyor sözleşme sürelerini çiğnemek için deyim yerindeyse cambazlık yapıyor.
Sözleşme süresi bitmeden en az beş ay önce telefonla arayarak veya kısa mesajlarla abone oldukları paketin kullanım süresinin dolmak üzere olduğunu belirterek, indirimli fiyat avantajından yararlanmayı dayatıyor.
Evet, evet, tam bir dayatma.
Tüketiciyi süresinden önce paket değiştirmeye zorluyor.
Üstelik bunu bıktıracak ölçüde yapıyor.
Günde en az on beş arama ve en az üç mesaj göndererek.
Tüketici sözleşme süresinin dolmadığını hatırlattığında da enflasyonist koşulları öne sürüp “Bu fiyatları o tarihte bulamazsınız” diyerek güya kaçırılmayacak bir fırsat sunup pazarlama taktiği uyguluyor.
Buna karşın abone, sözleşme tarihinin sona ermesine bir hafta kala kullandığı paket veya operatörden vazgeçmek istediğinde cayma bedeli ödemek zorunda bırakılıyor.
Hizmetin sunucusu vazgeçtiğinde ise adı “tüketiciyi korumak” oluyor.
Oysa gerçekte bu gözü doymaz şirketler, sözleşme bitimini bir veya birkaç ay öne çekerek hiçbir zaman bir veya iki yıllık taahhüt sürelerini tamamlatmadan ekstra para kazanıyor.
Örnekle açıklamak gerekirse bir yıl için 100 liralık sabit bir bedele “Evet” diyerek hizmet alıyorsunuz. 12 ayda ödeyeceğiniz toplam tutar bin 200 lira olacak. Sürenin dolmasına aylar varken diyelim ki 4 ay; arayıp sözleşme bitiminde 600 veya 700 liralık yüksek fiyatlarla mağdur olmamanız için “ey uygun teklif” olarak 300 liralık paketler öneriliyor. Bu oyuna kanıp kabul ederseniz yeni sözleşmeniz kabul tarihinizde başlıyor. Bu durumda eski sözleşmenizde taahhüt ettiğiniz bir yılın 8 ayında 100 lira, kalan 4 ayda 300 lira ödemiş oluyorsunuz. Yıllık maliyet 2 bin liraya ulaşıyor. Diğer bir ifadeyle cebinizden 800 lira fazla para çıkıyor. Üstelik aynı oyun bir sonraki sözleşme dönemi yaklaşırken tekrarlanıyor.
“İnsaf!” demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Diğer yandan, tüketici bu kötü oyuna dâhil edilmek için artık taciz boyutuna varan telefon aramaları ve mesajlarla bunalınca bütün hıncını çağrı merkezlerindeki müşteri temsilcilerinden çıkarıyor.
Aslında onların da suçu yok çünkü hepsi ücretle çalışan, yapılan günlük telefon görüşmesi sayısına ve kaçının olumlu sonuçlandığına bağlı olarak prim alıyor.
Hiçbiri karar verici konumda değil; ne görev verilmişse onu yapıyor.
Tüketici dernekleri, federasyonları, hakem heyetleri, Rekabet Kurulu ve bilumum ilgili kuruluş bu işin çözümü için bir an önce adım atmalı.
Çünkü belli ki tek tek tüketicilerin çözüm bulmaya çalışması sorunu ortadan kaldırmıyor.
Tüketiciyi sık telefonla ve mesajla bu kadar sık rahatsız etmeye kısıtlama getirilmesi, indirim kampanyası adı altında tüketiciyi yanıltmaktan vazgeçilmesi yolunda ne yapılacaksa yapılmalı ve bu soygun düzenine son verilmeli.
Yorumlar
Kalan Karakter: