Türkiye’nin pek çok noktasından yangın haberleri geliyor.
Ormanlık alanlar yanıyor.
İlgili Bakan çıkıp can kaybı olmadığını söylerken ağaçlar, bitkiler ve hayvanlar; kısacası doğal hayat can vermeye devam ediyor.
NASA tarafından yayımlanan haritada dünyanın pek çok noktasındaki yangına küresel ısınmanın neden olduğu belirtiliyor.
İthal senaryo böyle.
Bu senaryo geçerli ise iklim krizini gerekçe gösterip timsah gözyaşı dökerek yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışan küresel sermayenin İsrail-Filistin Savaşı’ndaki tutumunu nereye konumlandıracağız?
Uluslararası haber ajanslarının bültenlerinde yer alan konuyla ilgili önemli bir çalışma bunu doğrular nitelikte.
ABD’den ve İngiltere Quen Mary Üniversitesi’nden bilim adamlarının araştırma çalışmasına göre savaşın ilk dört ayında Gazze’de yarattığı karbon emisyonu 420 bin ile 652 bin ton arasında gerçekleşti ki bu rakam birçok ülkenin yıllık emisyon toplamının da üstünde.
Yerli üretim senaryoda ise piknikçilerden terör örgütlerine, bizi kıskanan dış güçlerden alkol bağımlılarına, arı kovanını körükleyen üreticiden ailesinden gizli sigara içen yeni yetmelere kadar pek çok fail adayı var.
“Biri bir şey söylese de lafı ağzına tıkayıversem”ciler klavye başında 7/24 nefret saçıyor.
Yanan yerlerdeki yurttaşların da yangına terk edilmesini isteyecek kadar insanlığından uzaklaşanlar var.
Yanıt vereyim, derken en az onlar kadar nefret dilini kullananlar da var.
Oysa iki senaryo ve sayısız faile rağmen aslında fotoğraf tek ve net.
Biri büyük biri çok küçük; iki yarımada ülkesi olan Türkiye’nin bugün yanan yerlerine bakınca netlik daha da artıyor.
Örnek mi? İki üç gündür fotoğrafları ve havadan görüntüsü sosyal medyada paylaşılan Bodrum Güvercinlik Körfezi Meşelik mevkiinde otel yapılaşmasına açılan bölge.
2007 yılında çıkan orman yangınından sonra, dönemin Muğla Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın, bölgenin orman vasfından çıkarılmayacağını, imara açılmayacağını ve yeniden ağaçlandırılacağını söylemişti.
Oysa daha yangın çıkmadan bu alan, turizm teşviki ile MNG Holding tarafından kiralanmıştı. MNG, daha sonra hisselerini Çankırı İnşaat’a satmış ve bu şirketin yangından bir yıl sonra ilk otel inşaatına başlamasıyla yapılaşma da fiilen başlamış ve onu başka oteller izlemişti.
Yaşar Kemal’in Yapı Kredi Yayınları’ndaki ilk baskısı 2011’de çıkan “Röportaj Yazarlığında 60 Yıl” adlı kitabındaki “Yanan Ormanlarda Elli Gün” başlıklı röportajı çok etkileyicidir.
Cumhuriyet Gazetesi tarafından orman yangınlarını araştırmakla görevlendirilince İçel’den Bandırma’ya kadar dağları boydan boya dolaşarak yazdığı bu röportajında gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.
1955’te, Türkiye Ormancılar Cemiyeti’nce aynı başlıkla kitaplaştırılan röportajda 1950’de Demokrat Parti’nin göreve gelişiyle başlayan tarımda makineleşmenin yarattığı sonuçlardan biri olarak ormanların tarıma ve dolayısıyla yerleşime açılmasının sonuçlarına tanıklık eder okuyucu.
70 yıl sonra Yaşar Kemal’in bu röportajının güncelliğini hâlâ koruması, çok acı.
O nedenle bırakın oydu, buydu, diye bir söndürme uçağını doldurmayacak kadar sudan sebep ya da fail aramayı.
Fail tek… Üstelik bol sıfırlı!
Kesemeyeceği ağaç, yakamayacağı orman yok.
Yorumlar
Kalan Karakter: