Nüfus artışına ve sanayiye doyan Bursa, bir arayışta.
Yüzünü hangi yöne dönmeli, geleceğini nasıl şekillendirmeli soruları uzun süredir kentin gündeminde yanıtlanmayı bekliyor.
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) bu soruya yanıtlarını hazırlamış.
Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, önceki gün BUSİAD Evi’ndeki basın toplantısında yanıtları kamuoyu ile paylaştı.
“Sanayi, Tarım ve Turizmle Gelişen Bursa” vizyon çalışmasını geçen yıl açıklamışlardı. Bu hafta içinde de işte o çalışmanın eylem planını, diğer deyişle pratiğe nasıl döküleceğini anlattı Küçükkayalar.
Bu vizyona uygun üç yönlü bir dönüşümün gerekliliğini belirlemiş BUSİAD. Özetle yeşil, dijital ve toplumsal dönüşümü içeren bir yol haritası bu.
Katma değeri yüksek teknolojik üretimlerle kentin ekonomisi geliştirilecek, bunu yaparken de çevreye saygılı, temiz enerji kaynakları kullanılacak, Avrupa Yeşil Mutabakatına uyumlu çalışmalar yapılacak ve insan odaklı politika ve sosyal sorumluk projeleriyle toplumun tüm katmanlarında etki yaratılacak.
Uygulanabilirse önümüzdeki yıllarda bambaşka şeyler konuşabiliriz. Bu iyimser senaryoyu etkileyecek olan ise işin içine dâhil edilmesi gereken parametrelerin çokluğu ve kentin tüm dinamiklerinin bunu samimiyetle isteyip istememesi.
Buğra Küçükkayalar, 1960’larda organize sanayiye pilotluk yapan Bursa’nın üçlü dönüşüm için de pilotluk yapabileceği görüşünde.
Söz organize sanayi bölgelerine gelince akla ister istemez tarım alanlarını doymak bilmez hâlde sanayiye açma çabaları geliyor.
Buğra Küçükkayalar’ın çeşitli önerileri var. O önerilerden biri OSB yaklaşımından vazgeçilip Almanya’daki biçimiyle tekil sanayi tesisi kurulması; Asil Çelik, Gemlik Gübre, Döktaş ve TOGG gibi.
Son derece iyi niyetle yaptığı bu öneri için seçtiği örnekler hakkında aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. İlk üç örnek hakkında, İznik Gölü’nden su çektikleri veya atık su deşarjıyla kirlenmesine neden oldukları yönünde tartışmalar yıllarca yapıldı.
Örneğin Bursa Ovası, Nilüfer Çayı! 2010 yılında bu konuda hazırladığım araştırma dosyası dizi yazı olarak yayımlanmıştı. O günlerde araştırma gezisini birlikte yaptığımız çevre mühendisi profesör, çocuklarına Ova’da yetişen hiçbir sebze ve meyveyi yedirmediğini söylemişti.
İşte Bursa Ovası’nı ve Nilüfer Çayı’nı yok eden bu tekil yatırımlardı.
Karar vericilere sorsanız o fabrikalar kaçak yapılmıştır ama uygulamaya baktığınızda kapısına kadar yol ve elektrik götürüldüğünü, bir anlamda kaçağın bizzat karar vericiler eliyle meşrulaştırıldığını görürsünüz.
Kaldı ki tekil yatırım çevresel açıdan son derece maliyetlidir. Yatırımcı kendi arıtma tesisini kuracak, aktif olarak işlemesini sağlayacak; çok ciddi miktarlarda yatırım isteyen bu işten yatırımcı genellikle kaçınır.
İşte bu küçük ayrıntılar Almanya ile Türkiye arasında kıyaslamaya götürüyor insanı.
Bu satırları yazarken yaratıcı bakış açısı geliştirmek yerine bir şeyin baştan olmazlarını sıralayan ustalar gibi hissettim kendimi ama önümüzde vahim örnekler varken başka türlüsü de gelmiyor elden.
Dileyelim ki BUSİAD yıllardır yapılamayana öncülük etsin ve Bursa’nın yönünü belirleme konusunda bir farkındalık yaratsın.
Yorumlar
Kalan Karakter: